Ana içeriğe atla
dağ çiçekleri...
dağ çiçekleri....
bana demiştin ya bir
zamanlar, bizim aşkımızın üzerinden zaman aşımı geçip de unutulmadan önce:”
aşkı, aşk gibi hiç bitmeyecek tutkuyla yaşadığımız zaman diliminin sonunda, “parasız
aşk olmuyor!” diye. sewgilim, sen beni sewmekten wazgeçtiysen yada sewiyormuş
gibi yapıp da aslında hiç sewmemişsen, sewgini we aşkımıza dair bütün
duygularını wahşi kapitalizmin, bütün dünyada yarattığı gibi tüketim
toplumlarının her bir “Ferdi” olarak kendini algılayıp, sewgini we bana olan
aşkını tüketmişsen, Amerikan pragmatizm(çıkarcılık) politikasını kendine misyon olarak yükleyip, aşkımıza dair tüm
hayallerimizi meta uğruna bir çırpıda siliyorsan we artık beni sewmekten de waz
geçip, başka bir şahsı sewebiliyorsan, ne gelebilir ki elimden, şimdiki zaman we
gelecek zaman günlerinde, daha çok seni sewebilmem adına. sewgilim Munzur we
Nemrut dağlarında bizler, kayalık yerlerde yetişen we etrafımızda hiçbir bitkinin yaşamasına izin
wermeyen, gün
ışığını görmeye hasret kalan dağ çiçekleriydik. güneşten gelen ultrawiyole
ışınlarından da nasibimizi alamayıp solup giden kış çiçekleriydik; dört mewsimi
birlikte sonsuza kadar yaşamayı isteyip de yaşayamayan iki adet aşk_ı şukûfeydik. sewgilim,
sen benim hayallerimdeki dağlarda; asi, isyankar we dünyaya meydan okuyan karakteristik
yapıya sahip, “Dewrim” şarkılarını söyleyip bana olan aşkından yanıp tutuşan,
kuwweti çok şiddetli olup hiç bir işte zorluk nedir bilmeyen metanetli kadınımdın
benim. zamanın değil, nasıl geçtiğini anlayamadan bir ömür geçirecek olan ömürdaşımdın
benim, bir zamanlar. şair Nazım üstadın bir dörtlüğünde dediği gibi:”BENCE ARTIK
SENDE HERKES GİBİSİN!”sende bu adaletsiz düzenin bir parçası olmuşsun, sende
yokluk zamanlarının adaletsizliklerini unutup metanın kölelerinden biri haline
gelmişsin, sende bu adaletsiz düzenin ahlaki çöküntülerini yaşamakla
cezalandırılmışsın, sende menfaatler dünyası uğruna duygularını satışa
çıkaranlardan olmuşsun. sewgilim demiştin ya yıllar önce bana “parasız aşk”
olmuyor diye, parayla aşk olsaydı eğer Ferhat deler miydi dağları Şirin’in
aşkından, Sparta kraliçesi Leda ile Olimpos tanrılarının kralı Zeus’un kızı
Helen, kaçar mıydı kocası Mycnea prensi Menelaos’tan Turuwalı Paris’e aşkı
uğruna, yada bırak bu sana anlatmaya çalıştığım, yüzyıllardır edebiyat olarak anlatılan
eski aşk destanlarını. klasik yeşilçam salon filmlerinin hala hatırlarımızda
kalan sahneleri gelsin aklına, biri zengindir diğer fakir ama gururludur sonuç
olarak da imkansızı gerçekleştiren aşıklar wardır. eski sewgilim, eski
aşkım,”deli kız’ım”; sen aşkın ne olduğunu bilmiyorsan ben sana söyleyeyim. aşk
paraya satılamayacak kadar yaşanılması en kutsal duygulardan biridir bunu hiç
unutma!……
Yorumlar
Yorum Gönder